"Ofis Toplantıları"mız yeni yılda da devam ediyor. 2014'ün ilk toplantısına üyemiz Yüksek Mimar Emre Kaynak ve Kaynak Mimarlık ev sahipliği yaptı. Toplantımızın bu ayki sponsor firması ise AKG Gazbeton oldu.
İzmir Serbest Mimarlar Derneği (İzmir SMD) üyeleri arasındaki iletişimi güçlendirmek ve üyelerin birbirlerini daha yakından tanımasını sağlamak amacıyla düzenlenen “Ofis Toplantıları” devam ediyor. Yeni yılın ilk toplantısı 22 Ocak Çarşamba günü akşam 18.30’da üyemiz İsmail Emre Kaynak’ın yeni taşındığı Bornova’daki ofisinde gerçekleştirildi. Toplantıya başta ev sahibi mimarımız İsmail Emre Kaynak olmak üzere; İzmir SMD Genel Sekreteri Alpay Demirci, Sayman Hande Uğur Balçu; Yönetim Kurulu Üyelerimiz Hüseyin Egeli, Ahmet Sayar, Burcu Özen Kundak, Burçin Demirci, Tamer Aksüt; Üyemiz Mehmet Hamuroğlu ve M artı D Mimarlık’tan Utkan Seçkin katıldı. Ocak ayı buluşmamızın sponsor firması olan AKG Gazbeton Yetkilisi Sibel Öztibet, toplantıda, markanın ürünleri hakkında detaylı bilgi verirken, üyelerimizden gelen soruları da cevapladı.Şimdi toplantımızın ev sahibi mimarımızı ve firmasını biraz daha yakından tanımak için kendisine kulak veriyoruz…
NEREDEYİZ / KİMİNLEYİZ?
Öncelikle bugünkü ev sahibimiz İsmail Emre Kaynak kimdir? Bir kez de sizden dinlemek isteriz...
1975 İzmir doğumluyum. İlkokul eğitimimi İzmir Ankara İlkokulu’nda tamamladıktan sonra, Özel İzmir Amerikan Koleji’nden mezun oldum. Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden 1998 yılında mezun olduktan sonra aynı fakültede restorasyon üzerine yüksek lisansımı tamamladım
Kaynak Mimarlık’ın kuruluş süreci hakkında biraz daha bilgi verebilir misiniz? Kuruluşundan itibaren çalışmalarınızı Kaynak Mimarlık olarak mı yürüttünüz?
Aslında Kaynak Mimarlık 1971 yılında bir aile şirketi olarak kuruldu; babam ve amcam ortaklığında. 1987 yılında Kaynak İnşaat ve AKA İnşaat olarak ikiye ayrıldı. Ben de 1998 yılında babamın devam ettirdiği AKA İnşaat’ı devraldım ardından tekrar şirketleri birleştirerek Kaynak Mimarlık olarak devam ettim/ediyorum.
ÇALIŞILAN BÖLGELER / KONULAR
Peki halen çalışmalarınızı yoğunlukla hangi bölgelerde sürdürüyorsunuz? İzmir dışında projeleriniz/uygulamalarınız bulunuyor mu?
Yoğunlukla çalışma alanımız Ege Bölgesi oldu/oluyor. Ayrıca İstanbul, Antalya, Ankara gibi iller başta olmak üzere yurtiçinde; Tahran ve Kıbrıs başta olmak üzere yurtdışı çalışmalarımız da bulunuyor. Öte yandan İzmir, Aydın, Uşak, Manisa, Muğla, Denizli, Balıkesir, Çanakkale’de proje ve uygulama çalışmalarımız devam ediyor.
1998 yılından bu yana gerçekleştirdiğiniz çalışmalar arasında en çok öne çıkanlar hangileri oldu?
Aydın’da Adanan Menderes Üniversitesi Sultanhisar Kampusu Sosyal Tesisi’nin restorasyon, güçlendirme ve yeniden kazanım projesi en çok önem verdiğimiz/öne çıkan projemiz…İzmir’de Karaosmanoğlu Han’ın rekonstrüksiyon çalışmasını gerçekleştirdik. Bu projemizin uygulaması halen devam ediyor ve en çok öne çıkan çalışmalarımız arasında bulunuyor.Ayrıca restorasyon çalışmaları da bizim için oldukça önemli. Bu anlamda Uşak’ta Devlet Demiryolları Ana Cer Deposu restorasyon uygulamasını gerçekleştireceğiz. Öyle ki bu proje Kültür Bakanlığı’nın orada yaptırmakta olduğu bir müze projesine entegre olarak devam ediyor. Projemiz tamamlandı ve bu yıl uygulaması başlayacak.
Çalışmalarınız arasında restorasyon daha çok öne çıkıyor sanırız. Bunun özel bir nedeni var mı?
Evet; benim restorasyon konusundaki uzmanlığım ve ilgim sebebiyle 1998 yılından bu yana yaptığımız uygulama ve proje çalışmalarında sürekli restorasyon alanına ilgi gösterdik. Kendimizi de bu alanda sürekli geliştirdik. Hatta şuanda da ofis çalışmalarımızın yüzde 80’i restorasyon ve/veya restorasyonla ilişkili tescilli eser, tarihi sit alanları vb. üzerinedir. Uzmanlığım ve özel ilgimin olduğu alanlar olduğu için restorasyon konusu Kaynak Mimarlık’ın çalışmalarında önem ve ağırlık kazandı.
Kaynak Mimarlık bu çalışmalarını nasıl bir takımla yürütüyor? Çalışma arkadaşlarınızı tanıtabilir misiniz?
Şuanda Kaynak Mimarlık bünyesinde birlikte çalıştığımız deneyimli 3, yeni mezun 2 olmak üzere 5 mimarımız mevcut. Ayrıca 2 restorasyon teknikerimiz ve bir yapı ressamımız var.Tabi bu teknik kadromuzun yanı sıra restorasyon uygulamalarımızın getirdiği bir takım uzmanlık alanlarında gerekli eğitimlerini tamamlamış bir usta kadromuz var. Bu kadromuzu da mümkün olduğunca aktif olarak tutuyoruz. Her iki kadromuzla birlikte halen çalışmalarımızı 36 kişilik bir kadro ile sürdürüyoruz.
GÜNCEL PROJELER / UYGULAMALAR
Tanıttığınız bu ekip şuan da hangi projeler üzerinde çalışıyor, halen devam eden projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Devlet Demiryolları’na ait Çatalca Tren İstasyonu ve istasyon sahasında bulunan mevcut binalarının ve çevre düzenlemesinin restorasyon çalışmaları sürüyor. Projesine bir ay önce başladık ve ocak sonuna kadar bitirmeyi planlıyoruz. Kurul izin ve ruhsat süreçlerinin ardındansa uygulama süreci başlayacak.
Öte yandan Karataş’ta Deniz Koleji’ne ait tarihi bir binanın anaokulu olarak restore edilmesi çalışmalarımız sürüyor. Projemiz tamamlandı, şuan kurul ve belediye izinleri ile ruhsatlandırma sürecindeyiz. Bu projenin uygulamasını da biz yapacağız ve bu bakımdan uygulama ile ilgili altyapı hazırlıklarımız da sürüyor.
Yine Kemeraltı içerisinde Öktem Pasajı’nın yıkılarak yerine yeniden iki katlı büyük bir mağaza yapılması söz konusu. Şu an projelendirme aşamasında ve şubat ayı içinde ruhsatlandırmaya gidilecek.
Ayrıca, devam eden projelerimiz arasında Gazi Bulvarı’nda bir iş merkezi projesi ile Urla’da, özel bir müşterimiz için yaptığımız, 3 farklı evden oluşan bir site çalışmamız var.
AKADEMİK YAŞAM / YARIŞMALAR / ÖDÜLLER
Akademik hayatınız halen devam ediyor mu?
Proje jürilerinde ya da uzmanlık alanım doğrultusunda bilgilendirme yapmak için okullarda bulunuyorum. Ancak bunun dışında sürekli bir akademik programım ya da devam eden doktora gibi bir çalışmam bulunmuyor.
Daha önce bir yarışmadan ödül kazandığınızı biliyoruz; hatırlatmanızı isteyebilir miyiz?
Çok eski bir ödüldü o; öğrencilik yıllarımın son senesinde Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin -o zaman İzmir ve diğer illerde henüz SMD’ler kurulmamıştı- açtığı “2100 Yılında Konut” konulu bir fikir yarışmasıydı. Burada birincilik ödülü kazanmıştım.
Peki yarışmalara mesleki ve mimari anlamda nasıl bakıyorsunuz? Özellikle kamusal projelerin yarışmayla seçilmesi konusunda neler düşünüyorsunuz?
Özellikle kamusal yapılarda seçimin, bireysel değil de ortak bir akılla yapılması gerektiğini düşünüyorum. Hatta bence bir adım daha ileri götürülerek, sadece mimari jürinin yapacağı değerlendirme değil, o yapının çevresinde yaşayan/yaşayacak halkın da görüşü alındıktan sonra değerlendirmenin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Sistemdeki bir takım hatalar, ekonomik koşullardaki yetersizlikler ve mevcut yönetmeliklerin dayattığı bir takım tezatlar, yarışma projelerinin uygulanmasında bambaşka şeyler ortaya çıkarsa da doğru olanı bulmak adına yarışmayla yapmak dışında bir yol yok. Hatta dediğim gibi bir adım daha ileri götürerek, jüri değerlendirmesinin ötesinde, orada yaşayan halkın da görüşlerinin olduğu bir değerlendirme aşamasının olması gerektiğini düşünüyorum.
Peki sizin şu ara hazırlandığınız ya da katılmayı planladığınız bir yarışma var mı?
Biz çok yarışmalara katılamıyoruz, restorasyon ağırlıklı çalıştığımız için yarışmaların ajandası genelde bizimle uyuşmuyor. Zaten restorasyon ağırlıklı çalışan bir firmamızda genelde çizim ve uygulama ağırlıklı çalışmalar yapıldığı için teknik ekibimiz sürekli yoğun oluyor. Bu tempoda da yarışmalara istediğimiz kadar vakit ayıramıyoruz ve katılamıyoruz.Son olarak gerçekleşen İZKA yarışmasına katılmayı çok istedik, ama yine başka bir projenin çizim ve saha çalışmaları ile ilgili çok yoğun bir periyottaydık. Daha önce açılan yarışmalara da yine o dönem içinde bulunduğumuz çalışma yoğunluklarımız nedeniyle katılamadık. Kısaca ekibimizin tamamının dahil olup süreçten keyif alabileceği şekilde yarışmalara vakit ayırabilmek gibi bir lükse, firma olarak henüz sahip olmadık.
MESLEĞE İLK ADIM / İZMİRLİ OLMAK
Sizin profesyonel çalışma hayatınızdaki ilk projeniz hangisi?
‘Bilek kırma’ diye bir tabir vardır; belli bir olgunluğa eriştikten sonra bilek kırılır ve ortaya daha güzel şeyler ortaya çıkmaya başlar. Şimdi düşündüğüm zaman ilk kez güzel şeyler yapıyoruz diye düşündüğüm proje, çok ilginç, Kuşadası Yolu üzerinde bir sitenin bekçi kulübesidir. Hatta öyle ki başta yadırgadığımız bir projedir. ‘Bu kadar küçük proje mi olur, nasıl olacak?’ dediğimiz bir proje aynı zamanda… Fakat sonra projenin büyüğü küçüğü olmaz girelim ve iyi bir iş yapalım dediğimiz bir çalışma. Fakat gerçek anlamda sahip olduğumuz mesleki birikimi yansıtarak ve zevk alarak yaptığımız ilk proje ise Aydın’da Sultanhisar’da yaptığımız kampus projesidir. Orada gerçekten hem biz hem de mesleki birikim ve deneyimimiz sınandı.Uygulamasını da yine biz yaptığımız için tasarımı, projelendirmesi, uygulaması olmak üzere bütün süreci, tüm yükü ağırlığıyla çektiğimiz bir proje oldu. Diyebilirim ki kırılma noktamız da o proje oldu. Ondan önce de keyif aldığımız projeler var, ama her ofisin seviye atladığı bir aşama vardır, bu projede bizim için öyle oldu. Zaten o zamandan beri yaptığımız projelere baktığımızda, proje seçme kavramı ile tanıştığımızı görüyoruz gerçek anlamda. O güne kadar birçok proje yapıyorduk, ama ondan sonra proje seçen ofis olduk ki bu bizim için önemlidir!
Çalışma hayatınıza İzmir’de başladınız ve burada devam ettiniz. İzmir’de mimar olmanın mesleki anlamda olumlu ya da olumsuz yanları var mıdır?
Mimarı mimar yapan, mimarın fikirlerinden ve vizyonundan öte iş yaptığınız kişinin zenginliğidir. Zenginlikten kastım her tür zenginliktir; kültürel, görgüsel, maddi vs. Mesela maddi anlamda çok küçük bütçelerle çok güçlü projeler üretilebilir, ama bunun olabilmesi için kültürel anlamda gerçekten çok büyük zenginlik gerekmektedir.İzmir biraz daha zor bir bölge gibi görünebilir, fakat İzmir, çalışmak için çok daha farklı imkanları bir arada sunuyor diye düşünüyorum. Açıkçası ben İstanbul’da da başka illerde de çalıştım. Ve diyebilirim ki İstanbul ile İzmir’in açık olarak ortaya çıkan iki temel farkı: İstanbul’da iş yaptığınızda müşterinizle günde 40 kez mailleşiyorsunuz, İzmir’de haftada bir defa konuşmanız yeterli!
Mimarlar ve tarzlarından bahsedilir ya hep! Peki bu anlamda, yukarıda vurguladığınız başlıklar ve değişen koşulları eklediğinizde, sizin bu yöndeki düşünceleriniz neler?
Günümüzde birçok yeni proje yapılıyor, -ama bilgiye ulaşım ve iletişim teknolojileri ile artık o kadar globalleşmiş bir dünyada yaşıyoruz ki- bu binanın/projenin bir benzerine, denenmiş farklı bir versiyonuna hemen başka bir yerde rastlayabiliyorsunuz. Bu konuda limitler yavaş yavaş zorlanmaya başladı, tasarım belli bir doygunluğa ulaşmaya başladı. Toplumsal anlamda, çok ciddi bir şekilde, aynı atım aralığına sıkışmış, hızlı bir biçimde üreten ve aynı hızda tüketen bir dinamikle yaşamaya başladık!Mimarlık anlamında da artık kişiye mal edilmiş bir tarzı okuyabilmek ne yazık ki mümkün değil! Mimar ve tarzı olarak addedilen kavram, dönemsel popüler bir takım uygulamalara dönüşmeye başladı. Bir yapının mimarını eğer tanıyorsanız, biliyorsanız oradan çıkarım yapabiliyorsunuz, ama o tarzda bina yapan veya o çizgiyi hayata geçirebilen başka bir mimarın tarzına da benzetebiliyorsunuz. Artık öyle bir fikir kirliliği var ki -belli kişilerin evet belli tarzları var- kişiye özgü detayların öne çıktığı ve kişiye özgün kalabildiği dönem biraz geride kaldı. Yani mimarlığın her döneminde mimarların kendine özgü bir tarzı vardı; her akımın önde gelen isimleri vardı. Günümüzde artık taklitçilik çok fazla tavan yaptığı için, bir fikirdeki özgün detayı görmekle, taklit edilmiş detayı görmek arasındaki fark iyice kapanmaya başladı. O sebeple tarz dediğinizde, evet düzgün bir çizgiyi sürdürebilen çok az sayıda insan var. Ve ben açıkçası bu çizgiyi sürdürebilen isimlerden oluşan bir derneğin üyesi olmaktan çok mutluyum.
BİR SORU / BİR CEVAP
Söyleşimizin bu bölümünde, biraz da sohbetimizi renklendirmek adına, “En”ler diye tanımladığımız ve bir cümlelik kısa cevaplar istediğimiz sorularımız olacak size…• En önemli projeniz?Sultanhisar’daki kampus projemiz, çünkü bizim için bir dönüm noktasıdır.
Bir projenin en zevkli kısmı?
Uygulaması tamamladığında içine girmek/yaşamak.
Bir projenin en çekilmez aşaması?
Resmi izinler aşaması.
Mesleki olarak duymaktan en hoşlanmadığınız soru?
İç mi dış mı?
Mesleki anlamda en büyük hayaliniz?
Bir şehri tamamen baştan tasarlamak.
En çok etkilendiğiniz ülke? Neden?
Japonya. Japon kültürüne karşı ayrı bir ilgim var. Kültürleri bana hep çekici gelmiştir.
Dünyada ya da Türkiye’de en sevdiğiniz şehir? Neden?
İzmir; çünkü Türkiye’deki diğer şehirlerin tamamını gördüm ve kişiye sundukları zenginlikler açısında en başarılı bulduğum şehir.
Türkiye’de son dönemde en beğendiğiniz yapı ve mimarı?
Beşiktaş Balıkçılar Pazarı, Gökhan Avcıoğlu.
Dünyada en çok beğendiniz proje ve mimar?(Yakın dönem olabilir)
Falling Water – F.L. Wright
AKLIMIZDA KALANLAR
Mimarımız : İsmail Emre Kaynak
Mimarlık Ofisi : Kaynak Mimarlık
Adres: 5417 Sokak No:6 Gaziosmanpaşa / Bornova - İZMİR
Tel: 0. 232. 482 01 52E-Posta: info@kaynakins.com.tr
Web: www.kaynakins.com.tr
Projeler:
- Adnan Menderes Üniversitesi Sultanhisar Kampusu Sosyal Tesisleri (Restorasyon)
- Gaziemir Önder Caddesi Çevre Düzenlemesi
- TCDD Sultanhisar İstasyonu (Restorasyon)
- Kemer Evleri
- Küçük Karaosmanoğlu Han (Rekonstrüksiyon)
- Devlet Demiryolları Ana Cer Deposu Restorasyon çalışması - Uşak